Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

Okunmuş yazı!

13 Mart 2024 Çarşamba 20:03

Evet, 31 Mart günü oy kullanmadan önce bu okunmuş yazıyı huşu içinde yedi defa okumanız, evdeki oy kullanacak diğerlerin kulaklarına üflemeniz ve en az yetmiş kişiye göndermeniz gerekiyor.

Böyle yaptığınızda cennete gitmenizi garanti edemem, ama en azından yaşadığımız şehrin cehenneme dönmemesi için hayırlı bir adım attığınıza şahitlik edebilirim. Bu da az şey olmasa gerek.

Efendim, ben Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim...

Çünkü:

Alinur Aktaş, Bursa'da reklam panolarını, caddeleri, alt, üst geçitleri ve hatta sokak aralarını bile kendi fotoğraflarıyla donattı. Bu bedavaya olmadı. Bunları kendi parasıyla yaptıysa kaynağını açıklamalı. Yok, eğer kamunun/millettin parasıyla yaptıysa bu hem kul hakkı hem de suç değil midir? Millet suyu bile üfleyerek içerken Bursa'daki bu görülmemiş savurganlığa "Yeter" demek için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerine basa basa, "Şehirlerimize verdiği sözleri yerine getirmeyen, vatandaşlarımızı hak ettiği eser ve hizmetlerle buluşturmayan belediye başkanlarından bunun hesabını sormak boynumuzun borcudur..." diyor. Bu boyun borcundan mütevellit Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Alinur Aktaş'ın yönettiği BUSKİ'de çok büyük bir yolsuzluk yapıldı, su paralarımız göz göre göre çalındı. Bunun bir hesabı olmalı. Bu hesaptan ötürü Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Alinur Aktaş'ın kibirle vaziyet ettiği Bursaspor, ligden düşmekle kalmadı, liyakatsiz ellerde kapanma tehdidi altında. Bu asla kabul edilebilir bir durum değildir. Kibirli kabile reisi kılıklı kasaba siyasetçileri, Bursaspor üzerinde ego tatmini yapmaya kalkmasalardı, Bursaspor sendelerdi belki, ama asla yıkılmazdı. Bu yıkımdan dolayı Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Adı her ne kadar "Yeşil" olsa da artık yeşilden eser yok. Bursa, havası en kirli şehirlerden birisi haline geldi. Resmen zehir soluyoruz. Bu kötü gidişat değişmezse, tıpkı "Grip salgını" gibi korkarım bir gün, "Kanser salgını" ile yüzleşmek zorunda kalacağız. Bu ölümcül yüzleşmeye itiraz etmek için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim. 

Çünkü:

Bursa'da trafik tam anlamıyla felç olmuş vaziyette. Hatırlarsanız Alinur Aktaş, 3 Mart seçimlerinde, şehrin bütün batçıklarına, "İki yılda trafiği gündem çıkaran Bursa" tabelaları asmış ve bu sorunu çözme sözü vermişti. O, sözünü tutmak şöyle dursun; trafik daha da berbat hale geldi. Bu sarsıcı gerçek ortadayken; Alinur Aktaş, "Şimdi gülecek bazılarınız, ben biliyorum, ama Bursa'da trafik sorunu yok..." dedi. Yani, sözlerine gülüneceğini bile bile gülünç bir savunma yaptı. Bugün ise "Trafik yükümüz 3 kat hafiflemiş olacak" diyor. Yani, yaptıkları, yapacaklarının teminatı ise trafik yükümüz 3 kat artacak demektir.

Bu, en hafifinden insan aklıyla alay etmek değil midir? Aklımızla alay etme pişkinliği çok fena asabımı bozduğu için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Bursa'da su çok pahalı. Eviya Çelebi'nin "Velhasıl Bursa sudan ibarettir" diye övdüğü bir şehirde insanlar suyu üfleyerek içiyor. Yeraltı sularıyla alakalı sorun kapsamlı bir yazının konusu. İleride değiniriz, ama halihazırda Bursa, bir susuzluk tehdidi altında. Bu tehdide boyun eğmemek için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Bursa depreme hiç, ama hiç hazır değil. Çok uzun süredir korkutucu ayak sesleri işitilen ve bağıra bağıra "Geliyorum" diyen Marmara depreminin tehdidi altında olan Bursa'nın bir hazırlığı var mı? Yok! Dahası, Alinur Aktaş'ın çözme sözü verdiği, ama daha beter hale getirdiği trafik, olası bir depremde,  depremin yol açtığı yaradan daha fazla yaraya, acıya sebep olacağını defalarca söyledin/yazdım. Fakat, Alinur Aktaş, bana mısın bile demedi. Özetle tekrar edeyim. Zaten berbat olan trafik, olası bir depremde güvenlik, sağlık, kurtarma ekip ve ekipmanlarının olay mahalline ulaşmasına izin vermeyecek. Bu ölümcül engellemeyi aşmak adına Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim. 

Çünkü:

Alinur Aktaş, son beş yıldır, Ak Parti'nin elindeki en büyük şehrin belediye başkanı olduğu halde, bir metre bile metro yapmadı, yapamadı. Dünyada ulaşım sorununu çözmenin en bilindik yolu olan metro konusunda hiçbir vizyonu, planı olmayan bir başkanla Bursa'nın gelecek yıllarının da heder olmaması için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Bursa'nın adeta can damarı olan Nilüfer çayı ve Ayvalı deresinin resmen zehir aktığını bilmeyen yok. Alinur Aktaş, bu korkunç çevre felaketine kulaklarını tıkadı, hiçbir ikazı umursamadı. Nilüfer çayının temiz akması için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim. 

Çünkü:

Sıcaksu/Tabakhaneler bölgesinin termal turizm alanı olması için önce "Dubaililerle flört ediyorum" deyip sonra nikahı TOKİ ile kıydı. Bu, Bursa'ya yapılabilecek en büyük kötülüklerden biriydi ve Alinur Aktaş, bu kötülüğü hiç yüksünmeden yaptı. 31 Mart'ta Alinur Aktaş seçilirse, altında 90 derece şifalı su kaynayan Sıcaksu bölgesinde TOKİ'nin berbat binaları yükselecek. Tabakhaneler bölgesinin de ikinci Doğanbey olmaması için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

Çünkü:

Bursa'nın ortasında kalmış son yeşil alan olan Yunuseli havaalanın imara açılması ve o güzelim alanın da beton rantına kurban edilmesi söz konusu ki; bu da Bursa'nın canına okumaktır. Olası bir depremde Bursalıların bir toplanma alanı bile yokken şehrin içinde kalmış son yeşil alanın da betona boğulması tek kelimeyle ihanettir. Bursa'ya ihanet etmemek için Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim.

SON SÖZ:

Şimdi, bütün bu beceriksizlikleri alt alta koyup, üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Kimsenin, beceriksizlere tıpış tıpış oy verme mecburiyeti yoktur..." sözünü ekleyince Alinur Aktaş'a oy vermenin çok ağır bir vebal olacağı fikri yerli yerine oturmuş oluyor. Dolayısıyla ben, Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğim... Son olarak, eğer siz de benimle aynı fikirdeyseniz oy kullanmadan önce bu okunmuş yazıyı yedi defa okumayı, üflemeyi ve en az yetmiş kişiye göndermeyi unutmayın lütfen. Alinur Aktaş'a oy vermek mi? Tövbe deyin, çarpılırız.

 

----------------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.