Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

Gaipten haber veriyorum!

19 Mayıs 2024 Pazar 20:56

Başlığın tahrik edici üstünlüğüne tav olup yazıya dalmış olabilirsin, ama yanıltıcı olmamak adına baştan uyarıyorum; bir takım haberler verdiğim doğrudur, lakin bunlar görünmez, bilinmez bir evrenden gelen bilgiler değildir.

Peki, ya nedir?

Sözlük anlamı, "Bir işin ilerde ne durum alacağını kestirme, önceden anlayabilme" anlamına gelen "Öngörü" diyelim şimdilik.

Bu manada ilk soru gelsin o zaman.

Efendim, "28 Şubat paşalarının affı muhafazakar seçmeni etkiler mi?"

Siz ne dersiniz bilmiyorum, ama benim düşüncem etkilemez.

Çünkü, adına "Muhafazakar" dediğimiz kitle şimdilerde yaslandığını iddia ettiği alana alabildiğince yabancılaştığı için dününe dair ufuk açıcı bir bilgiye sahip değil. Dolayısıyla yarına dair bir etki de oluşturamıyor.

Kuşkusuz bu zihin konforunun sebebi, oldukça uzun bir süredir muhafazakarları temsil eden Ak Parti'nin üstünlüğüne meydan okuyabilecek bir siyasi yapının oluşamamasıdır. Bana kalırsa hala da yoktur.

Yerel seçimlerdeki ezici yenilgi sizi yanıltmasın. Bu sonuç muhalefetin bir başarısı değil, düpedüz muhafazakarların yakıcı şımarıklığının bir neticesidir. Yeryüzünü kendine tapulu mal olarak gören İngiliz kibrine benzer bir havaya bürünen muhafazakarlar, halkın her şartta kendilerini seçeceğini sanıyor olmalılar ki; aksini akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar. Kasvetli bir gecenin tam ortasında pembe rüyadalar ve bir süre daha bu derin uykudan uyanmaları pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla 28 Şubat dahil bir sürü zorbalık onları (şimdilik) ilgilendirmiyor.

Bu affı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Siyasette yumuşama dönemine girdik" açıklamasının bir sonucu olarak görmek de mümkün. Kuşkusuz siyasetin yumuşaması yerinde bir adımdır. Fakat yumuşamanın 28 Şubat'tan değil de sivil siyasetten, düşünce özgürlüğünden başlaması gerektiğini düşünenlerdenim.

Nitekim, zamanında Anayasa'ya uymayan Çetin Doğan'ın, Erdoğan'ın af kararına, "Af söz konusu değil, Cumhurbaşkanı Anayasa'yı uyguladı" diyerek hala kahredici kibrini paçalarından akıtması haklılığımın bir nişanesidir. Ben, Çetin Doğan'a affı Anayasa'ya işkence gibi görüyorum ve Devlet Bahçeli'nin, "Geri içeri alırdım..." fikrini destekliyorum.

Bu ayrıntıyı şimdilik bir köşeye koyalım ve siyasetin yumuşama döneminden devam edelim.

Bana öyle geliyor ki; bu yumuşak esen rüzgar Gezi davası sanıklarına da dokunur; hapisteki Hatay milletvekili ve Osman Kavala da dışarı çıkar. Yumuşama ikliminin ruhuna uygun olarak Yargıtay, kısa süre önce sanıklara ceza yağan Kobani davasını bile bozabilir.

Dahası, MHP Lideri Devlet Bahçeli, her defasında "Zinhar olmaz" dese de 2026'ya kadar ülke yeniden parlamenter sisteme geçip, Erdoğan son defa ve yedi yıllığına Cumhurbaşkanı seçilmeyi isteyebilir. Yani, demem o ki; siyasetteki yumuşak iklim, yönetimde yumuşak bir geçişe kapı aralayabilir.

Ak Parti, yeni süreçte yeni bir hikaye yazmayı başaramazsa erime devam eder; bu da siyasette yeni dengelerin oluşması demektir. Aslına bakılırsa sağdaki boşluk ve yeni siyasi oluşumların akıbeti biraz da  yumuşak geçişle dümene geçen CHP'nin iktidar başarısına bağlı olacaktır.

SON SÖZ:

MHP Lideri Devlet Bahçeli, siyasetteki yumuşamayla yönetimdeki yumuşak geçişin ayak seslerini duyuyor, böyle bir durumda iktidar üzerindeki etkisinin azalacağını görüyor olmalı ki; "Yumuşamak surlarda gedik açmaktır..." diyerek  kesin bir dille karşı çıkıyor. Bahçeli, buna ne kadar direnebilir bilmiyorum, ama siyasette kartların yeniden karılmaya başlandığı ortada. Önümüzdeki günlerde yeni Anayasa'yla birlikte yeniden bir sistem tartışmasının içinde bulabiliriz kendimizi. 

------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.