Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

CHP kongresi izlerken Ak Parti adına üzüldüm!

18 Eylül 2023 Pazartesi 12:36

Şimdi, başlığa bakıp, bıyık altından gülerek, "Bırak bu lafları, allasen, (Allah'ını seversen) Mustafa" diyenleriniz pekala çıkacaktır. Ondan sebep ben de diyorum ki; allasen önce diyeceklerime kulak verin, sonra ister hak verin isterse vermeyin...

Anlaştığımızı umarak konuya geçiyorum.

Bursa'da, dün, siyasete aşina hemen bütün gözler CHP'deydi. Zira il başkanlığı için yarışan üç adayın kıran kırana mücadelesine tanıklık ettik.

Malumunuz, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan kongrede, mevcut il başkanı Turgut Özkan, eski il başkanlarından Gürhan Akdoğan ve Yıldırım eski ilçe başkanı Nihat Yeşiltaş, delegeden yetki alabilmek için epey ter döktüler.

Kürsüye çıkanların, sözü, insanı bayıltacak kadar uzatmalarının yanında mikrofonu eline geçirenin bir başkasına vermemek üzere hep konuşmak istediği, medya mensupları ve harici misafirler açısından bunaltıcı, ama bir siyasi parti açısından ise kesinlikle kıskanılacak bir kongreydi.

Tam anlamıyla deve dişi gibi üç aday, birbirlerini fena salladılar. Zaman zaman tansiyon yükselse de genel sükunetin bozulmadığı seçimin galibi beklendiği gibi Nihat Yeşiltaş oldu. Yeşiltaş, diğer iki rakibinin toplam oyuna 51 fark atarak başkan seçildi.

İşte, CHP kongresini izlerken Ak Parti adına üzüldüğüm yer ise tam da burasıdır. Bir parti düşünün ki; iktidarda olmamasına rağmen ilçe kongreleri bile iktidar partisinin il kongresinden daha heyecanlı, tabir yerindeyse daha havalı geçiyor.

Herhalde bir partinin yüz yıldır var olmasının ve fikrini var etmesinin vazgeçilmez nedeni bu olsa gerek.

Ne yazık ki; bu heyecan ve hava yirmi yıldır tek başına iktidar olan Ak Parti'de yok. Nasıl olsun ki? Ak Parti'de il ve ilçe başkanları ve hatta belediye başkanları atamayla geliyor. Atanan il, ilçe başkanı, atanacaklar tarafından seçilmiş delegeye seçtirilerek işbaşı yaptırılıyor.

Atanma süreci ise daha da vahim. Adına, "İslami" denilen üç-beş cemaat, vakıf, dernek başkanına, "Kim il, ilçe hatta belediye başkanı olsun?" diye soruluyor ve onların kanaati, partinin ve dahi şehrin kaderi oluyor.

"Kadersizliği" desek daha doğru olur sanırım. Nitekim, onların aday belirleme motivasyonu, "Kim bize yurt yeri verir, yurt yapar, derneğe, vakıfa yardım eder"den öteye bir vizyon değil. Bursa'nın şehir planlamasından, ikliminden, suyundan, havasından, trafiğinden, sanayisinden, göçünden, doğal afet riskinden, sanatından, kültüründen, hasılı şehrin bütününü ilgilendiren kent biliminden ve bilincinden haberleri yok. Yanlış anlaşılmasın, olmaması yadırganacak bir durum değil. Yadırgadığım ve yadırganması gereken şey bu bilinçsizliğin şehir adına tayin edici rol üstlenmesi, onlara böyle bir görev verilmesi.  

Bu rol her defasında duvara toslamasına rağmen aynı yanlışta ısrar ediliyor olması ise baka bir soru işareti? Bakın şimdi, Nagip Vardar, Cemalettin Torun ve Ayhan Salman görevden el çektirilmiş il başkanlarıydı. Bu isimler hangi saikle göreve getirildiler ve neden görevden el çektirildiler, düşünen var mı?

Mesela, büyükşehir belediye başkanlarını ele alalım; Hikmet Şahin'e ikinci dönem şansı verilmedi, yerine atanan Recep Altepe görevden alındı, onun yerine atanan Alinur Aktaş ise şehir adına bekleneni veremedi. Haliyle yerine bir isim arayışı sürüyor.

Oysa Bursa'da birçok eski milletvekili var değil mi? Peki, bunlardan neden Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na layık, toplumda karşılığı olan, birikimi, vizyonu ile toplumda makes bulan bir veya birkaç isim öne çıkmıyor?

Bu kadar isim arasından bir aday bile çıkmıyorsa, bunların hangi sistem ve saikle seçildiğini sormayalım, sorgulamayalım mı? Peki; Bursa gibi kadim bir şehre bu kötülüğü kim, neden yapıyor?

Bütün bu gerçekler ışığında soralım; Ak Parti'nin bugüne kadar uyguladığı "gaz almadan" ibaret aday tespit yöntemi tartışmalı değil mi? Ak Parti, başarılı yöneticilerine nasıl bir uygulama yaptı/yapıyor? Sonuç: Ak Parti, nihayetinde kendi zararına olan bu uygulamaları neden yapıyor? FETÖ, bu işlerin ne kadar içindeydi ve hala içinde mi?

Yine, yeni bir yerel seçim arifesindeyiz. Yukarıda ifade ettiğim kanaat önderleri, altını çizdiğim motivasyonlarla yine aday belirmek için kolları sıvamış görünüyorlar. Umarım bu sefer başarılı olamazlar. Bu arada, ben, FETÖ'nün de boş durmayacağını düşünüyorum. Kesin, Bursa için yine bir aday planları vardır.

SON SÖZ:     

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Allah vergisi, nevi şahsına münhasır karizmasıyla iktidar olmak Ak Parti'yi, bir siyasi parti yapmaya yetmiyor. Erdoğan'ın hatırına verilen oylarla seçim kazanılsa dahi Bursa kaybediyor. Aslına bakılırsa Ak Parti de kaybediyor.

Ak Parti, kimsenin güvenmediği uyduruk temayüllerden vazgeçmeli. Erdoğan, kendi küçük menfaatlerinin motivasyonuyla aday işaret eden STK'lara isim sormaktan ve sadece onların önerilerine itibar etmekten vazgeçmeli. Ak Parti, taraflı anketlerden, hatalı referanslardan ve liyakat yerine sadakat gözetmekten vazgeçmeli. Hangi çalışmaları, özellikleri ve kimlerin referansıyla belirlendikleri belli olmayan üç isim Ankara'ya çağırılıp, il, ilçe başkanı belirlenmemeli. Aksine, kendine güvenen üç -beş veya daha fazla isim ekibini kurup çalışmalı ve tıpkı CHP'de olduğu gibi kıran kırana ve kıskanılacak bir yarışla il veya ilçe başkanı seçilmeli. En başa dönersek, Ak Parti'nin esaslı bir siyasi parti olabilmesi için CHP'den öğreneceği daha çok şey var. Ne diyelim, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır...

 

-------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."      

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.