İyi bilirdik, fakat hemen her kurumda olduğu gibi Birlik Vakfı'nın da o eski halinden eser kalmadığı için ancak bilirdik demekle yetiniyorum. Şimdilik iskeleti ayakta duruyor olsa da ruhuna çoktan Fatiha okunmuş durumda...
Oysa vakıf, bizim inancımızda, geleneğimizde çok özel bir yere sahiptir. Nitekim, özünde zaten var olan insanımız İslam'la müşerref olunca, (Allah'ın rızasını kazanma isteğiyle) yardımlaşmayı, paylaşmayı daha da önemsemiş. Kuşkusuz bunun en güzel aracı ve örneği ise vakıflarımız.
İşte, iyiliğinden eser kalmadığını düşündüğümüz Birlik Vakfı da 1985'de böylesine halis düşüncelerle kurulmuş müstesna bir kurumdu. Vakıf senedine yazılan gayesi ise: "Geleceğin teminatı olan insanımızın inançlı, vatansever, kültürlü ilmi seviyesi yüksek, çağdaş bilimsel ve teknolojik bilgilere sahip birer şahsiyet olmalarını sağlamak ve milletimizin birlik ve huzur içinde kalkınma ve gelişmesine katkıda bulunmaktır..." şeklinde.
Gelin görün ki; senette yer alan "Huzur içinde kalkınma" ilkesi toplumun genelinden çok, bireylere indirgenmişe benziyor.
Mesela Bursa şubesini ele alalım.
Üzülerek söylüyorum, ama Mustafa Bayraktar'ın adıyla müsemma olmuş vakıf, sanki Bayraktar'ı "Huzur içinde kalkındırma" aparatına dönüşmüş durumda. Hazır konu açılmışken, kamu ile doğrudan veya dolaylı yollarla ne işler yaptığını açıklasan diyorum Bayraktar abi. Bak, beğenmediğiniz CHP'liler bile sadece kendi mallarını değil eşlerine tapulu malları bile açıklıyorlar.
Tamam, eski dostları, "Onun parasız halini de bilirdik" deseler de Bayraktar abi gibiler için "Mal Allah'ın"; onlar, Allah'ın yüklü miktarda malının sadece emanetçisi. Allah'ın emanetine sıkı sıkıya sahip çıkmak, hatta daha fazlasına emanetçi olmak için "Canla başla" mücadele ediyorlar. İbretle izliyoruz.
Şimdi, birileri çıkıp, "Ne istiyorsun Mustafa Bayraktar'dan?" diyebilir.
Ben bir şey istemiyorum. Aksine Bayraktar abimiz istiyor. Mesela, iftar programlarında Yeniden Refah Partisi'ne "Oy verilmemesini" istiyor.
Evet, yanlış okumadınız. Bayraktar abimiz, işini gücünü bırakmış, vakıf başkanı olarak siyaseti iş edinerek iftar sofralarında seçmene ayar verip, yön gösteriyor. Şimdi, Hayırdır Bayraktar abi, Yeniden Refah'ın "Ahlaklı belediyecilik" anlayışından rahatsız mı oldun? Diye soracağım, ama oruç beni tutuyor, sormuyorum.
Aslında Bayraktar abinin, böylesine yakışıksız bir çaba içine girmesinin sebebini de biliyorum.
Yıllardır, Ak Parti, Bursa'da belediye başkan adayı belirlerken Erdoğan'ın arayıp fikrini sorduğu kişilerden birisinin de Birlik Vakfı Bursa Başkanı Mustafa Bayraktar olduğu bilinir. Hatta bu öylesine elverişli bir şehir efsanesidir ki; başkan olmak için icazet makamının Bayraktar abi olduğuna inanılır.
Haliyle Bayraktar abi de "İşe yarayacak" adaydan çok "İşine yarayacak" adayları Erdoğan'a fısıldar. Nasıl olsa oyu da Erdoğan aldığı için bu durum, çok da göze batmaz. Fakat bu sefer yolunda gitmeyen bir şeyler var. Bunların Erdoğan'a dayattığı, Erdoğan eliyle de Bursa'ya dayatılan Alinur Aktaş, başta Ak Parti tabanı olmak üzere kimsenin içine sinmedi. Haliyle Bursa'da seçim riske girdi.
Yıllardır başkalarının nefesiyle şişirdikleri balonlarının patlayacağından endişe duyan Bayraktar abi, kabahati Yeniden Refah'a atıp işten sıyrılmanın peşinde. Onun için vakfın tertemiz ilkelerini çiğneyip, iftar sofralarında Yeniden Refah'a oy verilmemesini öğütlüyor. Bilmiyor ki; saatler gece yarısını vurdu ve büyü bozuldu. Bilmiyor ki; Yeniden Refah aday çıkarmamış olsaydı bile Alinur Aktaş'ın durumu riskliydi. Bilmiyor ki; Bursa'da Yeniden Refah kazanırsa Ak Parti'nin çıkarsız, hesapsız tabanı da bayram edecek. Bilmiyor ki; Sedat Yalçın kazanırsa Bursa hizmet görecek.
Bilmiyor dediğime bakmayın siz, bal gibi biliyor aslında, ama işine gelmiyor. Ne yani, Yeniden Refah'a vermeyelim de sadece sana iyi gelecek Alinur Aktaş'a mı oy verelim Bayraktar abi? Olmaz, zinhar olmaz. "Okunmuş yazı" başlıklı yazımda da altını çizdiğim birçok nedenden ötürü Alinur Aktaş'a oy vermeyeceğiz. Senin hoşuna gitmese de göstere göstere Yeniden Refah'a oy vereceğiz, Sedat Yalçın'a oy vereceğiz. Çünkü Alinur Aktaş'ın günahına ortak olamayız. Çünkü biz Allah'ın malının emanetçisi değiliz. Bursa'nın emanetçisiyiz ve kendi emanetimize, yeşilimize, suyumuza, havamıza, doğamıza sahip çıkmak zorundayız.
BUSKİ'de bir daha yolsuzluk olsun istemiyoruz mesela. Suyu üfleyerek içerken su paralarımızın göz göre göze çalınmasını istemiyoruz. Onun için "Ahlaklı belediyecilik" diyoruz.
SON SÖZ:
Zaman zaman Bursa'da Ak Parti'ye en çok kimlerin zarar verdiğini yazıyorum. Ne yazık ki; hemen her dönem aday belirleme süreçlerine müdahil olan ve her seferinde de yanlış adayı adeta dayatan Birlik Vakfı ve onun gibi birkaç STK da Bursa'da Ak Parti'ye çok zarar verdi, veriyor da. "İşlerine yarayacak aday" dayatmasının Bursa'ya neye mal olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz. Trafikte görüyoruz, BUSKİ vurgununda görüyoruz. Doğanbey ucubelerinde görüyoruz. Bursaspor'da görüyoruz. Sıcaksu bölgesinde görüyoruz. Tarımda, sanayide, hayvancılıkta, hava kirliliğinde ve daha sayamadığım onlarca kalemde görüyoruz...
----------------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."