Sıradan, soğuk bir kış günü sabahıydı. Yürek Yongamı okuluna bıraktıktan sonra adeta şehrin nabzının attığı mekanlardan birinde aldım soluğu.
Elinde çayıyla iskemleyi kapan sıcak sohbetin etrafını sarmış. Konu yerel seçimler... Ben, çayı şekersiz içiyor olsam da bardağa vuran kaşık tınısının tadı damakta eriyen şeker kadar tatlı.
Öylesine çaysamışız ki; "Halim! Çayla bizi" çığlığı, geçmeyen yaranın sızısını dindiren ilaca ilahi bir davetiye gibi. "Halim! Çayla bizi, dördü açık, çaylar 18 oldu..."
Halim'in hali perişan, gün daha yeni başladı, biraz zor biter bu tufan...
Evet, konu yerel seçimler. CHP, adayını açıkladı; daha doğrusu, aylar öncesinden adaylığı açıklanan Mustafa Bozbey, resmi olarak "Adayım" dedi.
İYİ Parti, istifalarla başı dumanlı olduğu için kimi aday göstereceği kimsenin umurunda değil. O kadar ki; İYİ Partililer bile merak etmiyor adayın kim olacağını. Nitekim, partinin adayı kim olursa olsun oyların Büyükşehir'de Mustafa Bozbey'e gideceği neredeyse kesin gibi.
Haliyle gözler Ak Parti'de...
Kahir ekseriyeti merkez sağ muhitten mütevellit, fakat farklı görüşleri de barındıran sohbet halkasının genel geçer kanaati, Ak Parti, Alinur'la "Yola devam" derse, Bozbey'in işi bu sefer çok kolay olur.
Bu kanaat öylesine benimsenmiş ki; bir önceki yerel seçimde Ak Parti'ye oy verdiğini söyleyen sohbet ehlinin neredeyse tamamı, "Alinur aday olursa Zinhar oy vermem" demekten çekinmiyor. Tepki bu kadarla kalsa ne ala; "Ne oy veririm ne de eşime dostuma oy verdiririm" diyecek kadar sıdkı sıyrılmış insanların.
Bu tepki, bizim çay halkasına özgü bir durum da değil üstelik. Alinur'dan memnuniyetsizlik, şehrin üzerine çökmüş kirli hava gibi, nefes alınan her yerde adeta genizinizi yakarcasına hissediliyor. Hemen herkes, Ankara'dan esecek sert bir lodosla bu geniz yakan kirli havanın temizleneceğini düşünüyor.
Haksızlık etmeyeyim, Alinur'un adaylığına sıcak bakanlar da yok değil. Mesela, Alinur'a karşı Bozbey'in daha kolay kazanacağını düşünen üç kuşak CHP'liler, "Alinur olsun" diye dua diyorlar.
"Üç kuşak CHP" demişken, bir parantez de Mustafa Bozbey'e açalım. Bozbey'in sadece bu kuşağa hitap ettiğini düşünmeyin sakın. Biliyor musunuz? Şehir, Bozbey'e salt "CHP'li" gözüyle bakmıyor. Karşı görüşteki insanlar bile Bozbey'i kendine yakın ve ulaşılabilir görüyor. Bunda haksız da sayılmazlar. Nitekim, Nilüfer'de genel seçimlerde Ak Parti önde çıkmasına rağmen yerel seçimlerde Bozbey, bırakın MHP'yi, İYİ Parti'yi, Ak Partililerin bile oyunu almayı başarıp rekor oylarla seçilmiş bir siyasetçi.
Bozbey'in bu artılarının üzerine hükümetin özellikle ekonomik eksilerinin faturasını ekleyenler, Ak Parti'nin adayını seçtiren 'Erdoğan Rüzgarı'nın bu sefer eskisi kadar etkili esmeyeceği kanaatindeler.
Doğrusunu isterseniz, bu fatura kısmına ben de katılmıyor değilim. Bakın, bu ay bizim eve gelen faturalar: Doğalgaz 894.50 TL. Üstelik, rakamın altında, "Karadeniz gazımız hayırlı olsun" yazıyor. Şaka gibi değil mi? Su, 380 TL. Yani, bir şaka da Alinur yapmış bize. Elektrik 273 TL.
Görüyor musunuz? "Velhasıl sudan ibaret" denilen Bursa'da, suyun parasız olması gerektiğini düşünen medeniyetin payitahtında su faturası elektrik faturasından bile çok daha yüksek geliyor.
Sadece bu fatura bahsi bile kışın ne kadar zor geçeceğinin işareti değil mi? Yerel seçimin ise kapıdan baktıran, kazma kürek yaktıran martın sonunda yapılacağı düşünülürse halkın Ak Parti'ye sandıkta güldürmeyen bir şaka yapması kaçınılmaz olmaz mı?
Peki; bu ümitsiz tabloya rağmen Ak Parti'nin Bursa'da hiç mi şansı yok? Bu soruyu, demini bulmuş sohbette kalabalığa sordum. Cevap beni hiç şaşırtmadı. Taraflı tarafsız hemen herkes bir ismi işaret etti. Eminim, ben buraya yazmasam bile, siz de o ismin Faruk Çelik olduğunu pekala bilir ve söylersiniz.
Evet, kalabalıktan birisi, o ismin Faruk Çelik olduğunu söylerken, bir diğeri, "Abi, adam, 6 yıldır Bursa'ya yapılamayanı 6 ayda Artvin'e yaptı" derken, öbürü, Urfa'yı nasıl ihya ettiğinden dem vuruyordu.
Yalan yok, ben de aynı kanaatteyim, ama muhalif damarım tutacak ya; "O kadar da değil" deyiverdim bir anda. Fakat millette cevap hazır, Faruk Çelik'in, Artvin'de yıllardır bitmeyen Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi'ni nasıl hizmete açtığını anlatıyor.
Adeta nedamet getirircesine konuşan başka birisi ise, "Bursa, Faruk Çelik'in kıymetini bilemedi..." diyor. Onaylayan gözlerle bakan birçoğunun yüzünden Faruk Çelik'i önce Urfa'ya sonra Artvin'e kaptırmanın pişmanlığı okunuyordu.
Serde şairlik olursa ve, çay varsa şiir olmaz mı? Hani olmaz, ama Bursa'nın derdi tepesinden aşmışken ve çözmek için Faruk Çelik dururken, Alinur'un aday yapılması ihtimalinin anlamsızlığına karşılık; Metin Önal Mengüşoğlu'nun, "Biri halk, halkın liyakatine ceza diğeri" dizeleri dökülüyor dilimden. Alkış kıyamet tabii ki.
Çayımı içtim, alkışımı aldım ve artık ayrılma vakti geldi. Giderken, not defterime iliştirdiğim cümle şöyle: Kalabalığın kafasında şekillenmiş kanaat şu: Ak Parti, Bozbey'e karşı seçimi sadece Faruk Çelik'le alır...
SON SÖZ:
Cumhurbaşkanı Erdoğan da özellikle ekonomik olumsuzlukların ve yansımalarının farkında olacak ki; yerel seçimlerde, "Yük olan değil, yük alanlarla yol yürüyeceğiz..." diyor. Dahası, yine, "Gönül kıranın kalemini kırarız" diyerek özetlediği; "Makamın gücüne güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz" diyerek zor geçecek seçim için partililere ve adaylara net bir çerçeve çiziyor. Halk ise Erdoğan'ın çizdiği bu çerçeveye Faruk Çelik'ten başkasını oturtmuyor.
-------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."