En iyi anlar, çoğunlukla kişi zor ve değerli bir şeyi başarmak amacıyla gönüllü olarak bedenini ya da zihnini sınırına kadar zorladığında kendini gösterir.
Demek ki; üst düzey yaşantı, bizim olmasını sağladığımız bir şeydir. Akış, insanların bir etkinliğe, kendilerini başka hiçbir şeyi umursamayacak kadar kaptırmasıdır; bu yaşantı kendi başına öyle zevklidir ki; insanlar sırf o etkinlikte bulunmak için büyük bir bedel bile ödeyebilirler.
İç yaşantının en üst durumu, bilinçte bir düzenin olduğu durumdur. Bir hedefe ulaşmaya çalışmak bilince düzen getirir, çünkü kişi dikkatini elindeki iş üzerinde yoğunlaştırmalı ve o an için başka her şeyi unutmalıdır.
İnsanlar, zorlukların üstesinden gelmeye çalıştıkları bu dönemleri, yaşamlarının en eğlenceli zamanları olarak değerlendirirler. Kişi, yaşam kalitesini arttırmak için yalnızca oyunlarla ve sanatla yetinemez. Zihinde olup bitenlerin denetimini elde etmek için spordan müziğe çok çeşitli alanlarda fiziksel ve duygusal becerilerini kullanabilir, ya da felsefe, matematik gibi alanlarda simgesel becerilerini geliştirebilir.
İnsanlar, yaşamlarını çevrelerindeki insanlarla etkileşim halinde geçirirler. İnsanların, işlerini akış üreten etkinliklere dönüştürmeyi öğrenmeleri ve anne-babalar, eşler, çocuklar ve dostlarla ilişkilerini daha eğlenceli kılmanın yollarını düşünüp bulmaları) çok önemlidir.
Hayat çeşitli kazalara ve şansızlıklara da gebedir. İnsanların aksilikleri kendileri için yararlı hale mi getireceklerini yoksa bunlar yüzünden mutsuz mu olacaklarını belirleyen strese karşı verdikleri tepkidir.
Son adımda insanlar tüm yaşantılarını birleştirerek anlamlı bir model oluşturmayı başardıklarında ve yaşamının denetimini eline aldığında, yaşamının anlamlı olduğunu hissettiğinde, geriye arzulanacak bir şey kalmaz.
Bundan sonra insanın zayıf, zengin ya da güçlü olmamasının önemi yoktur. Yükselen beklentiler dalgası durmuştur, doyurulmamış gereksinimler zihni meşgul etmez artık.
En yavan yaşantılar bile eğlenceli hale gelir. Üst düzey akış yaşantısına nasıl ulaşılacağına geçmeden önce, insan koşulunda saklı bulunan ve doyuma ulaşmayı önleyen birtakım engellerden kısaca bahsedelim.
Mutluluğa ulaşmanın bu kadar zor olmasının nedenleri.
Birinci engel: İnsanoğlunun içini rahatlatmak için uydurduğu masallara karşın, evrenin gereksinimlerimize yanıt vermek için yaratılmadığı gerçeğidir. Hayal kırıklığı yaşam dokusunun derinlerine işlemiştir. Kimi gereksinimlerimiz geçici olarak karşılandığında hemen daha fazlasını istemeye başlarız.
İşte ikinci engel de bu süregelen doyumsuzluktur. Oysa maddi koşullarından bağımsız olarak yaşam kalitelerini yükseltmeyi başarmış, doyuma ulaşmış ve kendi yöntemleriyle çevresindekileri de mutlu kılabilen insanlar; hareketli yaşarlar, çeşitli yaşantılara açıktırlar, öldükleri güne kadar yeni şeyler öğrenmeyi sürdürürler ve içinde bulundukları çevreyle güçlü bağları ve bunlara karşı güçlü bağlılıkları vardır. Sıkıcı ya da zor olsa bile yaptıkları her şeyden zevk alırlar; hemen hemen hiç can sıkıntısı çekmezler ve içine düştükleri durumları sükunetle karşılarlar. Belki de en büyük güçleri yaşamlarını denetleyebilmeleridir.
(MihalyCsikszentmihalyi’den esinlenilmiştir)
------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."