Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adana Şakirpaşa Havalimanında düzenlenen TEKNOFEST 2024 etkinliğinde "Dün bize silah vermeyenlere bugün ihracat yapıyoruz" ifadelerine yer verdi. Öte yandan Erdoğan, İsrail’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i istenmeyen adam ilan etmesine tepki gösterdi. "Sen kim oluyorsun da BM Genel Sekteri’ne BM’ye gelemeyeceğine yönelik ferman gönderiyorsun?" ifadelerini kullanan Erdoğan, "196 ülke herhalde BM Genel Sekreteri’ne sahip çıkacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana Şakirpaşa Havalimanında düzenlenen TEKNOFEST 2024 etkinliğinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dün bize parasıyla savunma sanayii teknolojisi ürünü vermeyen ülkelere artık ihracat yapar hale geldik. Savunma sanayiinde yerli ve milli üretimin payını yüzde 80'lere çıkardık. İnsansız hava araçlarında dünyanın ilk 3 ülkesi arasındayız." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, İsrail’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i istenmeyen adam ilan etmesine tepki gösterdi. “Sen kim oluyorsun da BM Genel Sekteri’ne BM’ye gelemeyeceğine yönelik ferman gönderiyorsun?” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “196 ülke herhalde BM Genel Sekreteri’ne sahip çıkacaktır” diye konuştu.
İsrail’in Hamas bahanesiyle önce Gazze’yi işgal ettiğini ardından Hizbullah bahanesiyle Lübnan’a girdiğini anlatan Erdoğan, “Bölgede ateşkese, barışa her yaklaşıldığında İsrail hükümeti bu süreci dinamitleyecek bir provokasyona imza atıyor” dedi.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar;
"Bugün Adana gençlerimizin coşkusuyla maşallah bir başka güzel. Gözlerinin ışıltısında aydınlık yarınlarımızın müjdesi olan siz gençlerimizle Adana ve Şakirpaşa bugün çok farklı. Bugün burada sadece milli teknoloji hamlemizin göz kamaştıran ürünleri yok. Burada aynı zamanda Türkiye Yüzyılı'nın mimarı olacak genç yüreklerimiz, parlak zihinlerimiz var. Burada yarının Hezarfen Ahmet Çelebileri, Cezerileri, Ferganileri, Ali Kuşçuları, Aziz Sancarları var.
'ŞAKİR PAŞA İLE İLGİLİ YOĞUN BİR ALGI ÇALIŞMASI YÜRÜTTÜLER'
Burada aşkın diliyle, barışın diliyle, ilmin, teknolojinin, bilimin diliyle konuşan, ufku açık yüz binlerce gencimiz var. Sizlerin vasıtasıyla bilime, araştırmaya, teknolojiye, keşfetmeye, özellikle meraklı ülkemizin tüm gençlerini bir kez daha sevgiyle selamlıyorum. Kalplerimizi tekrar buluşturan rabbime hamd ediyorum.
Bakınız biz Çukurova Havalimanı'nı açtığımızda birileri Şakir Paşa ile ilgili yoğun bir algı çalışması yürüttüler. Akla, vicdana, siyasi ahlaka sığmayan bir sürü iddiayı gündeme taşıdılar. Peki ne oldu? İddialarının hiçbir geçerliliğinin olmadığı bugün bir kez daha ortaya çıktı. Şakir Paşa kapandı mı? Şakir Paşa açık mı? Buyurun biz de bugün Şakir Paşa'ya indik. Şimdi Şakir Paşa'da bir Teknofest fuarını şu anda gümbür gümbür buradan dünyaya haykırıyoruz.
Algı operasyonlarından etkilenip Şakir Paşa ne olacak diye endişelenen Adanalı gençlerimize sesleniyorum. Siz birilerine bakıp da asla endişe etmeyin. Şakir Paşa eskisinden daha mühim, daha hayati görevler icra edecek. Milli Teknoloji Hamlemizin simgesi olan Teknofest sadece bir başlangıç. İnşallah burayı tarihine, misyonuna ve önemine uygun şekilde çok etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Teknofest 2024'ün Adana'mıza, ülkemize, milletimize, özellikle gözleri parlayan gençlerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Gençlerimize özgüven aşılayan, umudu ve başarmayı öğreten bu güzide festivalin düzenlenmesinde emeği geçen, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı'nı, sponsorlarımızı ve iştirakçilerimizi, güvenlik görevlisinden gönüllülerimize kadar herkesi tebrik ediyor, kendilerine tek tek teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü de sizler gibi pırıl pırıl evlatlar yetiştiren vatanına, milletine, devletine tüm gücüyle hizmet edecek böyle parlak gençler büyüten anne babalarımıza ediyorum.
'ÇUKUROVA'NIN ÇOK AYRI BİR YERİ VAR'
Katıldıkları yarışmalarda ödül alan tüm gençlerimizi, takımlarımızı, yürekten kutluyorum. İsmini yaşattığımız eski Adana valilerinden, Adana nehirlerini ıslahıyla ve tarıma verdiği destekle bilinen Şakir Paşa'yı da rahmetle anıyorum. Yiğidin sevdiği güzel oluncaya ömrü arkasından sökülür gidermiş. Böyle demişler sevgili gençler. İşte bizim gönlümüzde de buraların Çukurova'nın çok ayrı bir yeri var.
İlk fetihlerden Kuvayı Milliye’ye ve günümüze kadar devletine, milletine, hakka ve hakikate sahip çıkan Adana’nın kalbimizde farklı bir yeri var. Torosların çocukları, Çukurova’nın evlatları, Yemen’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye coğrafyamızın dört bir yanında hilal uğruna, bekamız uğruna ve sevdamız için şehit düştüler. Bugün başı dik, alnı ak, huzur içinde yaşıyorsak, gölge olarak sadece ay yıldızlı al bayrağımızın gölgesini tanıyorsak “ölümden korkmayan” o aziz şehitlerimiz sayesindedir. Bu vesileyle Adana’nın verdiği şehitleri, tüm şehitlerimizle birlikte, rahmetle, minnetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun, Rabbim hepsinden razı olsun diyorum.
Geleceği inşa etmek, yarınları hayal etmekle başlar. Türkiye’nin teknoloji serüveni, geçmiş yıllarda günümüzü düşünerek hayal eden, dert ve ideal sahibi şahsiyetlerin emekleriyle şekillendi. Biruni, Uluğ Bey, Cabir Bin Hayyan, Harezmi, Piri Reis ve daha nice büyüğümüz bu uğurda fikir ve yürek teri döktü. Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil ve merhum Erbakan Hocamız hayallerini gerçekleştirmek pahasına nice bedeller ödedi. Hayalperestlikle suçlanmaktan şüpheli ölümlere kadar pek çok badireyle karşılaştılar. Ama onlar inandıkları yolda yürümekten hiçbir zaman vaz geçmediler.
Şunu bilmenizi isterim. Bugün hepimizi gururlandıran Teknofest'e ulaşmak, buradaki ileri teknoloji ürünlerini yapmak asla kolay değildi. Bilhassa son 22 yılda elde ettiğimiz hiçbir kazanım bize altın tepside sunulmadı. Zorluklarla karşılaştık, engellerle boğuştuk, sabotajlara maruz bırakıldık, içeriden ve dışarıdan ihanetlere uğradık, haksızlıkların, çifte standartların her türünü gördük, yaşadık. Neyi başardıysak, bileğimizin gücüyle başardık, alnımızın teriyle başardık, yüreğimizi, gerektiğinde canımızı ortaya koyarak başardık.
Dün bize parasıyla savunma sanayi teknolojisi ürünü vermeyen ülkelere, artık ihracat yapar hale geldik. Bizden öncekiler, zor zamanlarda verdikleri asil mücadeleleriyle bizlere bir yol açmışlardı. Biz de onların açtığı yolda sarsılmadan, yıkılmadan cesaretle yürüdük. O mücadele adamlarından, büyük ve güçlü Türkiye için canını dişine takanlardan birisi de merhum Özdemir Bayraktar’dı. Özdemir Bayraktar, insansız hava araçlarında çığır açan bir isimdi. Millî Teknoloji Hamlesinin mihmandarlarındandı. Baykar’ın bugün hayata geçirdiği pek çok projenin de fikir babasıydı.
Kararlıydı, azimliydi, cesurdu. Yılmadı ve yıldırmadan yoluna devam etti. Kendi ifadesiyle “durumdan vazife çıkaran” idealist bir insandı. Bugün İHA ve SİHA’larımız 50’den fazla ülkede Türk savunma sanayiini gururla temsil ediyorsa, bu başarıda Özdemir ağabeyin çok büyük payı vardır. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.
'22 YIL ÖNCESİYLE KIYASLANAMAYACAK BİR TÜRKİYE’DE YAŞIYORSUNUZ'
Bizim eksiklerimizi telafi edecek olanlar sizlersiniz. Unutmayın sizler, Türkiye’nin umudusunuz. Sizler, Türkiye’nin istikbali, Türkiye’nin aydınlık yarınlarısınız. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak sizlerden isteğim, hayallerinizin peşinden gitmeyi asla bırakmamanızdır. Karşılaştığınız zorluklara aldırmadan sabırla, inançla hedeflerinize doğru yürümekten asla vaz geçmeyin.
"Yapamazsınız, başaramazsınız" diyen zihni köleleştirilmiş, iradesi esir alınmış felaket tellallarına kulak asmayın. Unutmayın; sabır acıdır, zordur, çetindir ama meyvesi daima tatlıdır. İnancın ve azmin elinden Allah’ın izniyle hiçbir şey kurtulamaz.
Tüm bunları söylerken, şu gerçeğin farkında olarak söylüyorum. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye, 22 yıl öncesinin Türkiye’si asla değil. Ekonomide, savunmada, eğitimde, teknoloji altyapısında 22 yıl öncesiyle kıyas dahi edilemeyecek bir Türkiye’de yaşıyoruz, yaşıyorsunuz.
Son 22 yılda sizinle hayalleriniz arasına girebilecek birçok engeli kaldırdık. Milli gelirde tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon dolar sınırını aştık. Nereden nereye… Savunma sanayiinde yerli ve milli üretimin payını yüzde 80’lere çıkardık. İnsansız Hava araçlarında dünyanın ilk 3 ülkesi arasındayız. Araştırma-Geliştirme merkezi sayımızı sıfırdan 1328’e çıkardık. Buralarda 66 bin 250 projeyi tamamladık, 14 bin 634 proje ise devam ediyor. 22 yıl önce sadece 2 teknopark vardı, bugün 104 teknoparkımız var. Tasarım merkezimiz yokken, bugün 332 tane tasarım merkezine sahibiz. Buralarda da 13 bin 101 proje tamamlandı, 2 bin 262 proje devam ediyor. Daha bunlar gibi saymaya kalksak saatler alacak güçlü bir altyapıyı son 22 yıl içerisinde ülkemize kazandırdık.
Merkezinde siz gençlerimizin olduğu 21’inci Yüzyıl Türkiye’sini; ilimle, teknolojiyle inşa etmenin gayreti içerisindeyiz. Bakınız, Yeni Türkiye’yi, büyük ve güçlü Türkiye’yi yansıtan en önemli tablo, bu sene 10’uncusu düzenlenen Teknofest'tir. Her geçen yıl katılımcı sayısı artan, ziyaretçi rekorları kıran Teknofest, çok geniş yelpazedeki yarışmalarıyla teknoloji ekosistemine ışık tutuyor. Teknofest; dışa bağımlılığın, montajcılığın, başkalarına muhtaç yaşamanın ülkemizin kaderi olmadığını bizlere çok net biçimde gösteriyor. Teknofest, bir gençlik destanıdır, Teknofest, bir teknoloji devrimidir, Teknofest, bereketli anadolu topraklarında filizlenen idealist gençlerin güçlü sesidir.
'ZİYARETÇİ BAKIMDAN DA YENİ BİR REKORA İMZA ATACAĞIMIZA İNANIYORUM'
2018 yılından bu yana Teknofest’in dalga dalga büyüdüğüne hep beraber şahitlik ediyoruz. 2018’de 14 farklı kategoride toplam 4 bin 333 takım ve 20 bin yarışmacıyla başlamıştık. Geçen sene İstanbul, Ankara ve İzmir’de 41 farklı kategoride 333 binden fazla takım, 1 milyondan fazla yarışmacı ile 4,5 milyon ziyaretçiye ulaştık.
Teknofest Adana'ya ise 50 farklı kategoride 790 binden fazla takım, 1 milyon 650 binden fazla yarışmacı başvurdu. Ziyaretçi bakımdan da yeni bir rekora imza atacağımıza inanıyorum. Adana ve Mersin başta olmak üzere Akdeniz bölgesindeki tüm gençlerimizi, tüm çocuklarımızı Şakirpaşa’ya davet ediyorum.
Bölgemizde son yılların en sancılı günleri yaşanıyor. Gerilim, çatışma ve savaşlar coğrafyamızı içten içe çökertiyor. Gazze ve Lübnan’daki katliamları, millet olarak, insanlık olarak içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz. Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları başlayalı neredeyse bir yıl oldu. Çoğu çocuk ve kadın 50 bin kardeşimiz vahşice katledildi. 100 bine yakın insan yaralandı, şehirler birer enkaz yığınına döndü.
İsrail, Hamas bahanesiyle önce Gazze’yi işgal etti; şimdi de Hizbullah bahanesiyle Lübnan’da kan döküyor. Filistin’in seçilmiş son başbakanı İsmail Haniye’yi Tahran’da şehit ettikten sonra, geçtiğimiz günlerde de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı katlettiler. İsrail saldırılarında can veren Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
'İSRAİL HÜKÜMETİ BİR PROVOKASYONA İMZA ATIYOR'
Bölgede ateşkese, barışa, huzura her yaklaşıldığında, İsrail hükümeti bu süreci dinamitleyecek bir provokasyona imza atıyor. Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar. Uluslararası hukuk tamamen rafa kaldırılmış durumda.
Utanmadan, sıkılmadan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'e özellikle kalkıyor BM'ye gelemez diye meydan okuyor. Şu hale bak. Şimdi 196 tane dünyadaki ülke herhalde BM Genel Sekreteri'ne sahip çıkacaktır. Sen kim oluyorsun da BM Genel Sekreteri'ne yönelik BM'ye gelemeyeceğine dair ferman gönderiyorsun.
Kundaktaki bebekleri dahi öldürmekten zevk alan bir cinnet haliyle karşı karşıyayız. Tüm bu gerçeklere rağmen ne yazık ki batılı güçler, bu katliam şebekesine silah, mühimmat, istihbarat ve diplomatik destek vermeyi sürdürüyor. Gazze’ye ve Lübnan’a yağan binlerce tonluk bombaların nereden geldiği, nerede üretildiği, kimler tarafından tedarik edildiği bellidir. Kimse kusura bakmasın, ama dökülen her damla kana, bombaları atanlar kadar o bombaları temin edenler de aynı derecede ortaktır. Burada şunu çok açık ifade etmek durumundayım. Bölgemizde, sadece Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’la sınırlı kalmayacak, sinsi bir plan uygulamaya konulmuştur. Bu planın nihai hedefinin neresi olduğunu görmek ve anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.
Tarih bilen, dinler tarihi bilen, siyaset ve diplomasi bilen herkes, meselenin Kudüs’le, Mescidi Aksa ile, vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla bağlantısını zaten kolayca idrak edecektir. Vadedilmiş toprakların ne olduğunu gayet iyi biliriz. 30 kilometre mesafede adeta Türkyie'ye meydan okuma yarışına giriyorlar. Biz bunları gayet iyi biliriz. Mevcut İsrail yönetimi yaptığı her açıklamayla, paylaştığı her haritayla asıl niyetlerini ortaya koyuyor. Biz de sahadaki gelişmeleri bu zaviyeden anbean takip ediyoruz.
Komşularımızla ve bölgedeki tüm kardeş ülkelerle işbirliğimizi, yine bu anlayışla ileriye taşıyoruz. Zalimler karşısında “insanlık cephesini” güçlendirmenin gayretindeyiz. Savunma sanayii alanında dışa bağımlılığımızı en aza indirmeye çalışıyor, yerli ve milli üretimi çok güçlü biçimde destekliyoruz. Devlet destekli siber saldırılara ve dijital terör eylemlerine karşı mukavemetimizi sürekli güçlendiriyoruz.
'HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİNDE SON DERECE GÜÇLÜYÜZ'
Elektronik harp ve milli yazılım konusu zaten gündemimizin üst sırasında yer alıyor. Teknolojiyi sadece kullanan değil; tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden denizaltıya, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından hava savunma sistemlerine kadar çok geniş bir alanda hamdolsun son derece güçlüyüz.
İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız. TB2’lerle yakaladığımız, AKINCI ile sürdürdüğümüz ivmeyi, insanız savaş uçağımız KIZILELMA ile çok farklı bir seviyeye taşıyacağız. Şu hakikati lütfen aklınızdan çıkarmayınız… Adanalı kardeşlerimiz “Elle gelen öğün olmaz, o da arasan bulunmaz” atasözünü çok iyi bilir. Biz de savunma sanayii alanı başta olmak üzere dışa bağımlılığın acısını çok iyi bilen bir ülkeyiz.
Bize takılan çelmeleri, müttefiklerimizin uyguladığı gizli-açık ambargoları biz unutmadık.
Teknolojinin sadece kalkınma ve refah değil bağımsızlık, güvenlik ve egemenlik manasına da geldiğini defalarca tecrübe ettik. Bayraktar’la, ANKA'yla, AKINCI'yla, AKSUNGUR'la, KIZILELMA'yla, ATAK'la, HÜRKUŞ'la, HÜRJET'le, GÖKBEY'le, KAAN’la, ANADOLU’yla, Altay’la ve ülkemizin caydırıcılığını artıran daha nice savunma kabiliyetimizle iftihar etmemizin sebebi, işte budur.
'COĞRAFYAMIZIN YENİ BİR SYKES-PİCOT TAKSİMİYLE LİME LİME EDİLMESİNE GÖZ YUMMAYACAĞIZ'
Burada şunu da söylemek isterim. Biz, her zaman sulhu sükûnun tarafındayız. Tüm bunları da savaş heveslisi olduğumuz için değil; vatanımızı ve vatandaşlarımızı kem gözlerden layıkıyla korumak için yapıyoruz. Bölgemizin içinde bulunduğu cinnet hali karşısında bugüne kadar olduğu gibi yine mazlumların yanında, adaletin safında yer alacağız. Coğrafyamızın yeni bir Sykes-Picot taksimiyle tekrar lime lime edilmesine göz yummayacağız. Bu hedefleri yakalamada en büyük güç kaynağımız, siz gençlerimizdir.
“Yerli ve milli olsun” diyerek çırpınan yürekler, sizler var oldukça bu vatanın toprağı daima güvende olacak. Mavi Vatan’da, Gök Vatan’da sizlerin sesi, sizlerin nefesi her daim duyulacak. Size güveniyor, inanıyor ve hepinizle iftihar ediyorum. Sizlerle yol yürümekten, sizlere yoldaşlık etmekten onur duyuyorum. "Ülkem, milletim, insanlık için ne yapabilirim" diye gayret eden, düşünen ve hayallerinin peşinden ayrılmayan siz gençleri yetiştiren ailelerinize de teşekkür ediyorum.
Bu düşüncelerle Teknofest Adana’nın hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Yarışmalarda dereceye giren tüm gençlerimizi gönülden tebrik ediyorum. Teknofest'in bugünlere gelmesinde, icrasında emeği geçen, katkısı olan herkese, tüm kurumlarımıza şükranlarımı sunuyor; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Yolunuz, bahtınız açık olsun."
HABERE YORUM EKLE