Ak Parti Grup Toplantısı'nda katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında İsrail-Hamas çatışmasına geniş bir yer ayırdı. Erdoğan, "Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatanını koruma mücadelesi veren mücahitler grubudur" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını gündemine aldı. Erdoğan, İsrail'in 'devlet gibi değil örgüt gibi' hareket ettiğini söyleyerek "Hayatımda bir kere Netanyahu'nun elini sıktım, Türkevi'nde Amerika'da. İyi niyetimizi suistimal etti. İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal ettik" ifadesini kaydetti. Filistin tarafının garantörlerinden olmaya da hazır olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı "İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla hazırız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ana gündem maddesi olarak İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas'ın bir terör örgütü olmadığını söyleyip İsrail'e seslendi.
Erdoğan, "Tüm batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Şimdi buradan sesleniyorum. Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin. Bu batının sana borcu çok. Türkiye'nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş, mücahitler grubudur" dedi.
İsrail'in bir örgüt gibi hareket ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
Hayatımda bir kere Netanyahu'nun elini sıktım, Türkevi'nde Amerika'da. İyi niyetimizi suistimal etti. İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal ettik. İyi niyetimizi suistimal ettiler.
Filistin'e yönelik garantörlük teklifini de dile getiren Erdoğan, "İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden olmaya hazırız. Filistin İsrail barış konferansını öneriyoruz. Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere uygulamaya dönük adımlara her iki tarafın da ihtiyacı var" şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmalarından önce çıkanlar şu şekilde:
Bütçemizin temel önceliği elbette depremde yıkılan şehirlerimizin yağa kaldırılması ve diğer şehirlerimizin depreme hazırlanması çalışmalarıdır. Maalesef ülkemizde bir kesimin, milletimizin yaşadığı sınamaları unutturmak gibi zaafı vardır, aslında bu zaaf değil bilinçli ve kötü niyetli bir taktiktir. Tam 8 ay önce 11 ilimizde can ve mal kaybına yol açan 6 Şubat depremlerinin acısını ilk günkü tazeliği ile yüreğimizde hissediyoruz. Kalbi nasırlaşmamış hiç kimsenin bu acıyı unutmasının mümkün olmadığına inanıyoruz.
Biz deprem felaketini her zaman ilk gündem maddesi olarak tutacağız. Şehirlerimizi eski haline getirene kadar çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bunları 2024 bütçesinde de görmek mümkündür.
Bir yandan istihdamı ve üretimi artırarak, ülkemizi sürekli büyütürken diğer yandan enflasyonla da çok yönlü bir mücadele içindeyiz. Hiç şüphesiz ekonomide atılan adımları ve elde edilen neticelerin, insanların günlük hayatına yansımalarını görmek biraz vakit alıyor. Ama milletimiz şundan emin olsun ki Türkiye ne büyümesinden taviz verir ne enflasyona teslim olur ne de dar gelirliler başta olmak üzere vatandaşlarının mağduriyetine göz yumar.
Her emeklimizin sıkıntısı bizim sıkıntımızdır. Her ev hanımın derdi bizim derdimizdir. Her gencimizin beklentisi bizim sorumluluğumuzdur. Nitekim cep telefonu ve bilgisayar desteği sözümüzü tuttuk. Buna dair Cumhurbaşkanı kararı yayımlandı.
YEREL SEÇİM GÜNDEMİ
Ülkenin ve milletin geleceğine dair hiçbir hayal, projesi olmayanları gerçeklere uyandıracağımız günler yakındır. Bunun için önümüzdeki yerel seçimlerde milletimizin bir kez daha gönlüne girmemiz gerekiyor. Muhalefetin belediyelerini gerçek belediyecilikle buluşturmak asli görevimizdir.
Cumhur ittifakı ortaklarımızla birlikte bu başarıyı inşallah bir kez daha göstereceğiz. Unutmayınız; bu parti belediyelerdeki başarılarla kendini ispatlamış oradan Türkiye'yi yönetme görevini devralmış bir siyasi teşekküldür. Sadece kendi çıkarlarımıza göre hareket etmek bize yakışmaz. Bugüne kadar Türkiye büyüdükçe biz de büyüdük. İnşallah bundan sonra da yolumuza bu şekilde devam edeceğiz.
IRAK SURİYE TEZKERESİ
Terörle mücadele de önceliğimizdir. Kahraman ordumuz destan yazmaya devam ediyor. Bir gece ansızın gelebiliriz' diye ifade ettiğimiz operasyonlarla terör örgütleri üzerinden kurulmak istenen projeleri çökertecek, teröristlerin başını ezeceğiz.
(Irak Suriye Tezkeresi) Türkiye’nin terörle mücadelesi daha da güç kazanmıştır. Tarih, tezkereye 'hayır' diyerek teröristlere can suyu olanları affetmeyecek.
Filistin halkına karşı uygulanan zulme karşı en başından beri gösterdiğimiz ilkeli yaklaşım, bunun en somut örneğidir.
'İSRAİL DEVLET GİBİ DEĞİL ÖRGÜT GİBİ HAREKET EDİYOR'
İsrail devletiyle bir sorunumuz yok, ama İsrail’in uyguladığı vahşeti, devlet değil örgüt gibi hareket etme tarzını asla tasvip etmedik, etmeyeceğiz. İsrail, 7 Ekim’den beri Gazze’deki masum insanlara karşı, tarihin en kanlı, en iğrenç, en vahşi saldırılarından birini gerçekleştiriyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ölenlerin neredeyse yarısı çocuklardan, kalan yarısı da onların anneleri ve aile büyüklerinden oluşuyor.
Tek başına bu tablo bile, amacın kendini savunma değil, taammüden insanlık suçu işlemeye yönelik bir vahşet olduğunu göstermeye yeterlidir. Dünyada, sadece çocukları öldürmek için savaş uçaklarıyla gece gündüz şehirleri bombalayan, hastaneleri, ibadethaneleri, okulları, pazar yerlerini, binaları, sokakları ateşe boğan; tanklarıyla, toplarıyla, silahlarıyla bu insanlık dışı eylemi sürdüren başka bir devlet ve ordu bulamazsınız.
'HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL'
Şimdi buradan İsrail'e ve dünyaya sesleniyorum. Toplantılar yapıyorlar. Son yaptıkları toplantıda yine bir araya geldiler, tüm batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Şimdi buradan sesleniyorum. Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin. Bu batının sana borcu çok. Türkiye'nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş, mücahitler grubudur.
İsrail çocukları öldürüyor. Bu çocukların öldürülmesine asla müsaade edemeyiz çünkü biz insanlıktan nasibimizi aldık.
Bunu Davos'ta o zamanki başbakanlarına söylemiştim, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz demiştim. O günden bu yana Davos'a bir daha gitmedim. O gün benimle olan 2 arkadaş, bugün biri bir siyasi partinin başında. Arkamdan geliyorlar. İşte şimdi yandık diyorlar. Ne oldu yandık mı? Biz dimdik ayaktayız.
Ama siz yandınız hiçbir şeye yar olmadınız ve olmayacaksınız da. CHP'nin koltuğuna sığınmak size hiçbir şey katmadı. Biz ise bu yolda dimdik yürüyoruz.
'İSRAİL'E GİTMEYECEĞİZ'
Hayatımda bir kere Netanyahu'nun elini sıktım, Türkevi'nde Amerika'da. İyi niyetimizi suistimal etti. İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal ettik. İyi niyetimizi suistimal ettiler.
Sadece son çeyrek asırda, tamamı da yalan bahaneler ve kurdukları piyon örgütler üzerinden Irak’ta 2 milyon, Afganistan’da 1 milyon, Suriye’de 1 milyon insanın ölümüne yol açanlar bunlar değil mi? Kendi ülkelerinde mazlum Filistin halkı lehine açıklama yapan üniversite öğrencilerini, akademisyenleri, gazetecileri, sanatçıları, sporcuları, iş insanlarını tehditle, hatta şantajla susturmaya kalkanlar bunlar değil mi?
Lafa gelince demokratlığı, insan haklarını, çoğulculuğu, çok sesliliği kimseye bırakmayanların faşist yüzlerini hep birlikte ibretle seyrediyoruz. Sırf bu onurlu tavırlarından dolayı yaşadıkları ülkelerde sıkıntıya düşen üniversite öğrencilerine ve diğer tüm kesimlere, şimdi onu da buradan açıklıyorum, ülkemizin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirtmek istiyorum.
'UKRAYNA'YA AYAĞA KALKANLAR GAZZE'YE DUVAR OLDU'
Bu tabloda, Gazze’deki zulme gözlerini kapatan Batılı güçlerin İsrail için döktükleri gözyaşı, sahtekârlığın dik alasından başka bir şey değildir. Daha dün Ukrayna’da yaşanan savaşta ortaya çıkan kayıplar için dünyayı ayağa kaldıranların, Gazze’deki aleni katliama duvar kesilmesi, bu riyakârlığın en somut ifadesidir.
Bununla birlikte kuru hamasete, ülkemize ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejisiz hamlelere de tevessül etmeyeceğiz. Çünkü biz, gerisinde binlerce yıllık bir devlet geleneği ve devlet aklı olan Türkiye Cumhuriyetiyiz. Çünkü biz, bin yıldır Bizans ordularından Haçlı seferlerine, Moğol saldırılarından milli mücadeleye nice sınamalardan geçerek insanlığın kadim yurdu Anadolu’yu vatanımız yapmış bir milletiz.
Devlet ve millet olarak söylediğimizi yapmakla, başladığımızı bitirmekle, hedeflediğimize ulaşmakla mükellefiz. Aksi takdirde, kendine de, millete de, ümmete de, insanlığa da hayrı olmayan nice devletten, nice topluluktan farkımız kalmaz. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı yürüttüğümüz politikayı da, işte bu anlayışla şekillendiriyor, büyük bir titizlikle uyguluyoruz.
'HİÇBİR SİYASİ ŞOV BARIŞ GETİRMEZ'
Gazze’de yaşanan katliam ve yıkımın gerisindeki failler, İsrail’e sınırsız destek verenlerdir. Buradan hem İsrail’e, hem onu destekleyip teşvik edenlere sesleniyorum: Gazze’de masumlar ölmeye devam ettikçe, bölgemize gönderilen hiçbir gemi, hiçbir uçak, yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir.
Sorunun sebebi olanlar, elbette çözüm istemez. Kriz ne kadar derinleşirse, dallanıp budaklanırsa, onların çıkarları için o kadar iyidir. Krizin başladığı 7 Ekim’den beri yapılan provokatif açıklama ve eylemlerin altında yatan sebep işte budur. İstiyorlar ki, İsrail-Filistin meselesi daha da büyüsün… İstiyorlar ki, bu bölgeye barış ve istikrar hiç gelmesin… İstiyorlar ki, savaşın karanlık gölgesi Doğu Akdeniz’in üstünden hiç eksilmesin… İstiyorlar ki, bu coğrafyanın kaynaklarından orada binlerce yıldır yaşayan insanlar faydalanmasın… İstiyorlar ki, kan, zulüm ve gözyaşı üzerinde inşa ettikleri sömürü düzenleri sürüp gitsin…
Bunun için yapılması, süratle atılması gereken adımlar bellidir. Öncellikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir. Hem İsrail’in Gazze ve diğer bölgelere yönelik saldırıları, hem de İsrail topraklarına yönelik füze atışları kesilmelidir. Rehinelerin serbest bırakılması konusunda doğrudan veya dolaylı müzakerelere başlanarak, bu konu hızla sonuçlandırılmalıdır.
Çocukları kafese koyuyorsunuz bu ne menem akıldır ya.
Gazze’deki acil ihtiyaçları karşılamak için hemen bir insani koridor oluşturulmalı, ihtiyaç maddelerinin girişine, yaralıların çıkışına, tahditsiz izin verilmelidir. Refah sınır kapısı insani yardımlar için muhakkak sürekli açık tutulmalıdır. İhtiyacın yüzlerce tırla ifade edildiği bir bölgeye gönderilen 20 TIR'lık yardım malzemesinin, denizde damladan öte hiçbir anlam taşımadığını herkes gayet iyi biliyor.
FİLİSTİN İÇİN GARANTÖRLÜK TEKLİFİ
İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden olmaya hazırız. Filistin İsrail barış konferansını öneriyoruz. Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere uygulamaya dönük adımlara her iki tarafın da ihtiyacı var.
Adil bir barışın kaybedeni olmayacağı tespitine gönülden inanan bir ülke olarak, bölgede etkili tüm aktörlerin yer alacağı bir “Uluslararası Filistin-İsrail Barış Konferansı” düzenlenmesini öneriyoruz. Bu konferans, son 30 yılda yapılan, Madrid’ten Oslo’ya, Şarm el-Şeyh’ten Annapolis’e kadar nice benzer toplantının akamete uğrayan akıbetinden alınan dersler ışığında gerçekleştirilmelidir.
Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere, daha güçlü, bağlayıcı ve uygulamaya dönük kararlar ışığında atılacak bu tür adımlara, her iki tarafın da ihtiyacı vardır. Elbette sorunun asıl çözümü, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, fiziki bütünlüğe sahip, tüm dünya tarafından tanınan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasından geçiyor.
Ayrıca, sürekli körüklenen bu yangının ne zaman, nereye sıçrayacağı ve nereleri kül edeceği bilinemez. Ne bölge halkı, ne dünya böyle bir acıyı, zulmü, kısırdöngüyü hak ediyor. Her fırsatta tekrar tekrar dile getirdiğimiz “dünya 5’ten büyüktür” itirazımız, Gazze’deki son gelişmelerle bir kez daha teyit edildi.
Buradan bir kez daha, “dünya 5’ten büyüktür” diyerek, küresel yönetim ve güvenlik sisteminin adaletsizliği, dengesizliği, etkisizliği konusundaki haykırışımızı tekrarlıyorum.
Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi, kendini süratle reforma tabi tutmalıdır.
Dünyanın güvenliğini, 5 devletin çıkarlarına teslim eden bir yapının sürdürülebilirliği yoktur.
Gazze’de yaşananlar, bu açık gerçeğin en son örneğidir. Çoğu çocuk binlerce masumun hunharca katlini konuşmaya bile tahammülü olmayan bir sistemi sürdürmekte ısrar etmek, her şeyden önce insani değildir. Çocukların hunharca öldürülmesinin hiçe sayıldığı bir yapıyı da kimse ciddiye almaz, kimse peşinden gitmez. Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü bu acziyet görüntüsünden derin üzüntü duyuyoruz. İnşallah bir an önce çağrımıza kulak verilir ve gereken süreçler işletilir.
BÜYÜK FİLİSTİN MİTİNGİ
Aslında bugünkü grup toplantımızda, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmayı planlıyorduk. Ancak, Gazze meselesiyle ilgili ülke ve dünya kamuoyuyla paylaşmamız gereken mesajların aciliyeti sebebiyle, vaktimizi bu konuya ayırmak mecburiyetinde kaldık.
İnşallah, 28 Ekim’de İstanbul’da yapacağımız Büyük Filistin Mitingine kadar, bu krizin ateşinin, en azından sönmeye başlamasını ümit ediyoruz. Cumhur İttifakı olarak yapacağımız bu mitinge, mümkün olan en yüksek katılımı sağlamak istiyoruz. Buradan, İstanbul’a yakın şehirlerimizde yaşayanlar başta olmak üzere, tüm vatandaşlarımızı mitingimize davet ediyoruz.
HABERE YORUM EKLE