Eğitimin, "Nefes kadar önemli" olduğunu söyleyen bu uğurda hayatını vakfeden Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl, eğitimle ilgili görüşlerini politikhaber.com.tr Düşüşünce Kulübü için kaleme aldı.
İŞTE BİNGÖL'ÜN MAKALESİ!
Ekmeksiz yaşarız eğitimsiz yaşayamayız
Her fırsatta dile getirdiğim bir görüşümle başlamak istiyorum. “Ekmeksiz yaşarız ama eğitimsiz yaşayamayız.” Eğitim, hem bireyler için hem de toplumlar için vazgeçilmezdir. Hasta olduğumuzda hastaneye gideriz, bir sorun yaşadığımızda mahkemelere gideriz ancak eğitim hayatımızın her alanında ve anında vardır. Doğumla başlar ölene kadar da sürer. İyi bir eğitim refahı, zenginliği getirir kötülüğü bitirir. Ömrünü eğitime adamış biri olarak eğitimle ilgili naçizane görüşlerimi dile getirmek istiyorum.
Eğitim sisteminin en başta gelen sorunu merkezileşmedir. Karadeniz bölgesindeki şartlarla Akdeniz bölgesindeki veya Ege bölgesindeki şartlar birbirlerinden oldukça farklıdır. İstanbul’un göbeğinde oldukça iyi ekonomik şartlarda bulunan okulların yanı sıra, Hakkâri’nin kırsalında bulunan okullarda da aynı kuralların geçerliliğini sağlamaya kalkışmak zordur. Eğitim yerelden yönetilmesi bu nedenle çok önemlidir. İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde komisyonlar oluşturulabilir ve bu komisyonlar eğitimin bakanlık tarafından belirlenen oranlarda yerel düzeyde yapılandırılmasına ve programlara yerel unsurların eklenmesine katkıda bulunabilir.
Eğitim programlarının çeşitleri üzerinde çalışmalar yapılmalıdır. Öğretmenlerin çeşitli düzeylerde eğitilmesi gerekmektedir. Öğretmen yetiştirme lisans öğrenimi üzerine özel bir eğitim ihtisası ile gerçekleştirilmelidir. Gelişmiş ülkelerin bir kısmında görülen bu uygulama, eğitim fakültesi ile fen ve edebiyat fakülteleri arasındaki öğretmen yetiştirme kavgasına da son verecektir. Bilindiği gibi, eğitim fakülteleri öğretmen yetiştiren kurumlar olarak tanımlanmıştır. Ancak günümüzde eğitim fakültesi dışındaki fakültelerden mezun olanlar öğretmenlik hakkı kazanmaktadır. Öğretmen eğitiminin tamamen yüksek lisansa çekilmesi fakülteler arasındaki çekişmeyi ortadan kaldıracaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı kurumsallaşma çalışmalarına ağırlık vermeli ve kurum hafızasının oluşturulmasına özen göstermelidir. Görevden ayrılan memurla birlikte giden bilgi ve tecrübeler yerine, bilgi ve deneyim birikimi oluşturulmalıdır. Tabii ki, bu durum aynı zamanda bakanlığın kendi içinde tutarlı ve uyumlu bir hâle gelmesine de yardımcı olacaktır.
Bakanlık uygulamalarını değiştirmekten çok geliştirmek anlayışına sahip olmalıdır. Her sorun çıktığında yeniden başlamak yerine sorunların çözülerek uygulamanın daha iyileştirilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca, böylelikle zaman zaman karşılaşılan hazırlıksız uygulamaların ve bakanlık birimleri arasında var olan çekişmelerin de önüne geçilebilir.
Eğitim sosyolojisi, eğitim felsefesi, eğitim planlaması gibi alanlarda eleman yetiştirilmelidir.
Değer eğitimi ve demokrasi eğitimi gibi uygulamalar daha sağlam temellere dayandırılmalı, özgün ve bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir.
Eğitim sisteminin en önemli öğesi öğrencidir. Çocuklarımız, hemen hemen her aşamada, hatta bazı aşamalar için her yıl sınavlara girmek ve sınavlarda yeterli başarıyı gösterebilmek zorundadır. Bu da ister istemez sınav yönelimli bir eğitim sistemi doğurmaktadır. Sınav yönelimli olmanın getirdiği sonuçlar daha karmaşıktır. Öncelikle, sınav kaygısı öğrencilerin ruh sağlığı üzerinde ciddi hasarlara yol açmaktadır. Derslerde öğrencilerin en çok sordukları soru, “Sınavda çıkacak mı?” sorusudur. Hayati önem taşısa bile, öğrenci sınavda çıkmayacak sorularla ve konularla ilgilenmek istememektedir. Her kavram veya konu sınavda sorulduğu kadar ciddiye alınmaktadır. Bu durumda en çok mağdur olan ise Türkçedir. Sınav test yöntemiyle gerçekleştirildiği için, öğrenciden bir şey yazması veya ifade etmesi beklenmemektedir. Öğrenci de sınavda çıkmayacak şeylerle ilgilenmek istemediğinden Türkçe konusunda sadece seçenekler arasından doğru seçeneği bulmakla ilgilenmektedir. Öğrenciler yazı yazamamakta, dertlerini anlatamamaktadırlar. Sınav yönelimli bir sistemde öğrenciler “öğrenmekten zevk aldıkları için öğrenme” özelliğini kaybetmişlerdir. Çocuklarımıza öğrenmekten zevk alacakları bir sistemle yetiştirmek için çalışmalar yapmalıyız.
Söyleyecek çok söz var. Ama başta da belirttiğim gibi eğitimin nefes kadar önemli olduğu bilincini edinirsek sorunları da o kadar kolay çözeriz.
-------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."
HABERE YORUM EKLE